top of page

Fransız Monoteist Doktor Maurice Bucaille

Yazarın fotoğrafı: 19code19code

Güncelleme tarihi: 15 Eyl 2024

Tıp doktoru ve cerrah Moris, Kuran mesajına ilgi duyan ve araştıran bir bilim insanı olarak tarihe dipnot olarak düştü. Kuran'ı kendi dilinde Fransızca tercüme edilmiş mealiyle okudu sonra İngilizce tercümesini okudu. Bunu yapmasının nedeni meallerdeki hatayı fark etmesidir. Nihayetinde doğru manayı bulabilmek için, materyalist görüşün en büyük savı olan Kuran Arapça indi anlayamayız deyip öğrenme yeteneğine ket vurmadı ve 50 yaşında Arapça öğrendi. Bilim insanı kimliği Kuran'daki bilimsel verileri fark etmesine neden oldu. Zira Allah 3. surenin 7. ayetinde Kuran'daki müteşabih bilim içeren ayetleri sadece bilimde derinleşenlerin fark edeceğini bildirir. Böylece insanlığa ulaşması için 1961 yılında İncil, Kuran ve Bilim kitabının yayınladı. Aynı zamanda Elçi Musa zamanındaki Firavunun cesedini tanımlamayı başardı.


Karşınızda Moris Bukey : "Modern zamanlardan önce hiçbir insan eseri yok ki kendi zamanının bu kadar ilerisinde bilgiler içermesi yönünden Kur'an ile karşılaştırılabilsin. Bugün bilimde yaşanan ilerlemelerden sonra Din ve bilim hala alakalı görülüyor. Üstelik, bazı bilimsel veriler Kur'an ı daha iyi anlamak için kullanılıyor. Hatta, birçokları tarafından bilimsel verilerin dini yok ettiği varsayılan bu asırda, aslında yeni elde edilen bilimsel veriler, İslam vahyinin objektif bir göz ile incelenmesi sonucu, vahyin bazı doğaüstü özelliklerini ortaya koydu. Sonuçda, bilimsel veriler birçok insanın söylediğinin aksine

Tanrının Varlığı Düşüncesini Doğuruyor.


İnsanlar asırlar boyunca bu gerçekler üzerinde çalışmadı. Çünkü bilim yeterince gelişmemişti. Tefsirleri okuduğunuzda kendi zamanlarına göre bilgiler içerseler de bilim içeren ayetleri anlamada yetersiz kaldılar. Örnek olarak; yaratılış hakkındaki 7 54 ayet: "Rabbiniz ALLAH, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra otoritesini kurandır. Geceyi, onu durmadan kovalayan gündüze bürüyüp örter. Güneş, ay ve yıldızlar O'nun yönetimine boyun eğmiştir. Yaratılış da, yönetim de O'na aittir. Evrenlerin Rabbi olan ALLAH ne uludur" Alışagelen meallerde Allah'ın 6 günde yarattığı manası verilir, oysa bu ayette geçen "eyyâm" kelimesi “günler” manasına gelmekle birlikte uzun süre, belirlenmemiş uzun bir zaman devresi anlamında da kullanılabilir. Kainatın ilk dönemlerinde bir gaz bulutundan ibaret olması ve bu gaz bulutunu oluşturan elementlerin ilk evrede kaynaşmış olsalar da daha sonra ayrışmaları. Bu kavramlardan fussilet suresinde suresinde bahsediliyor.

“Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yere dedi ki...” 41 11


Ayrıca 21 30 ayetinde de bahsediliyor:

"İnkar edenler, görmezler mi ki gökler ve yer bitişik durumda idi de biz onları ayırdık? Ayrıca her canlıyı da sudan yarattık. Hâlâ inanmayacaklar mı?"


Ayrışma işlemi bir çok yıldız ve gezegenin oluşmasına neden oldu. Kuran da bir çok yerde buna işaret var 25 30:

" O ki gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yarattı ve sonra tüm otoritesini kurdu. Rahman'dır; O'nu iyi bilenlere sor."


Kuran'da birbirinden ayrı kelimeler ile ifade edilen Ay için ışık(nur), Güneş için meşale(siraj) kelimeleri kullanılmıştır. Biliyoruz ki Ay üzerine düşen ışığı yansıtıyor, Güneş ise ışık ve ısı üretiyor.


Kuran'da yıldız(necm) kelimesi ile beraber yıldızın yandığına ve kendi kütlesini yakıt olarak kullandığına işaret eden bir kelime kullanılıyor.Bu kelime sâkip (delip geçen) 86 3 ayetindedir.


Kuran da geçen "Kavkab" kelimesi gezegenler için kullanılmış. Ki gezegenler üzerine düşen ışığı yansıtır, ışık üretmez.


Bugün biliyoruz ki gök cisimleri, yıldızların pozisyonları sayesinde bir denge içerisinde. Bu denge yıldızların belirli yörüngelerde hareket etmesi ve kütlelerinin büyüklüğüne ve hızlarına bağlı bir çekim kuvveti uygulamaları ile mümkün.

21 33: "O ki geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratmıştır. Bunların hepsi bir yörüngede yüzer."


Bu hareket "sabeha" fiiliyle ifade edilmiş, ayette yesbehun. Dedim ki kelimenin ilk manası, bir insanın bacaklarını hareket ettirerek yüzmesi gibi suda hareket eden herhangi bir cisim fikri taşıyor.


Gece ve gündüzün peş peşe gelmesi bilimsel açıdan çok dikkat çekici bir kelime ile ifade edilmiştir. Kavara fiili Zümer suresi 5. ayetinde gecenin gündüzü nasıl sardığı tarif ediliyor: "Gökleri ve yeri gerçek ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine yuvarlar ve gündüzü de gecenin üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da emri altına sokmuş ve onların her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. Kesinlikle, O Üstündür, Bağışlayandır."


Bu kelime kafaya türbanın sarılmasını ifade eder. Tamamen doğru bir karşılık.


Bunlar yerleşik modern fikirlerle uyum içerisindedir. Kuran ayrıca evrenin genişlemesine de değinmiştir.

Ayrıca uzayın fethi de var. Teknolojideki üstün gelişmeler sonucu başarılmıştır. İnsanoğlunun aya yolculuğu ile sonuçlanmıştır. Rahman suresini okuduğumuzda

aklımıza bu gelişmeler ister istemez geliyor : 55 78

"Ey insanlar ve cinler topluluğu, göklerin ve yerin sınırlarını aşmaya gücünüz yetiyorsa, aşıp geçin. Bir güç olmadan geçemezsiniz."


Bu güç her şeye Kadir olandan geliyor. Rahman Suresi insanları, Allah'ın nimetlerini kabul etmeye davet eder.


Yeryüzü konusuna geri dönersek. Dünya ile ilgili bir çok ayet-i kerime den dağlarla ilgili olanları düşünelim. Modern jeoloji sıra dağların yerkabuğunun birbirini sıkıştırarak katlanması sonucu oluştuğunu söyler. Dağların sabitlenmesi bu olayla alakalıdır. Nebe suresinde bu konu ile alakalı bir ayet var: "Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da (yeri tutan) kazıklar yapmadık mı?" 78 6-7


Kazıklar, ayette geçen "evted" kelimesi, çadırları kurmakta kullanılanlar gibi. Yer kabuğundaki katlanmaların derin temeli budur.


bu fikirleri, vahyin indiği zamanda düşünürsek, bugün bilinen ve üzerinde çalışılabilen gerçekler olsalar da, masal ve felsefi teoriler olarak görünürlerdi.


39 21: "Görmez misin ki ALLAH gökten bir su indirir ve onu yeryüzündeki kaynaklara geçirir ve sonra onunla çeşitli renklerde bitkiler çıkarır. Sonra o kurur ve onu sararmış görürsün. Sonra da onu çerçöpe çevirir. Bunda akıl sahipleri için öğüt vardır"


Tabiatdaki su döngüsünün Korece ilk tanımı 16. asırda yapılmıştır. Bundan önce insanlar başka bir teoriden bahsediyorlardı. Bu teoride okyanuslardaki suyun rüzgar etkisiyle karaların iç kısımlarına taşındığını ve Tartarus abisi(çukuru) yoluyla okyanusa geri döndüğü anlatılıyordu. 17. asırda Descartes hala bu teoriye inanıyordu. Hatta 19. asırda hala konuşulan bir teoride suyun serin dağ mağaralarında yoğunlaştığı ve yer altı göllerini ve pınarların bu şekilde oluştuğu söyleniyordu. Bugün biliyoruz ki bunlar yağmur suyundan oluşuyor.


Fakat her şeyden çok ilk önce Kuran'daki canlılar, hayvanlar ve bitkiler alemi, ile ilgili ayetlerden etkilendim. Özellikle hayatın başlangıcı, ilk insanın ortaya çıkışı ve üreme. Ancak şimdi bilimdeki gelişmeler bu ayetlerin içeriğini anlaşılabilir yaptı. Kuran'daki biyolojik anlatımlar çok dikkat çekicidir.21 30 yer alan: "her canlıyı da sudan yarattık. " Bu hayatın suda başladığına söyleyen modern görüş ile ilgili bir bilgidir.


Peygamber zamanında botanik ilminde hiç bir ülke bitkilerde dişil ve eril organlar bulunduğunu tespit edecek kadar gelişmiş değildi. Buna rağmen Taha suresinde şu ayet var: "O ki yeryüzünü sizin için yaşanılır kıldı, sizin için onda yollar açtı, gökten bir su indirdi ve nitekim onunla çift çift bitkiler çıkardık." 20 53


Ve Rad suresinde: "O ki yeryüzünü inşa edip üzerine sağlam dağlar, ırmaklar ve erkekli dişili yarattığı her çeşit meyveyi yerleştirdi. Geceyi gündüze bürüyor. Düşünen bir toplum için elbette bunda işaretler ve dersler vardır." 13 3


Yasin Suresi 36. ayet açıkça bitkilerde, ayrıca insanlardaki gibi, cinsel organların varlığından bahsediyor: "Yerin bitirdiklerinden, kendi cinslerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden türlü çiftleri yaratan pek yücedir." 36 36


Fizyoloji alanı ile ilgili çok dikkat çekici bir ayet var. Fakat bu ayeti anlayabilmemiz için bağırsakta kimyasal reaksiyonların olduğunu bilmemiz lazım. Ayrıca yiyeceklerden elde edilen maddelerin kana geçtiğini ve kanın bu maddeleri organlara taşıdığını bilmemiz lazım. Bu organlardan birisi de sütün oluştuğu meme bezleri. Bu tam olarak Nahl suresindeki bir ayette anlatılan şey:

"Sizin için çiftlik hayvanlarında da dersler vardır. İçmeniz için karınlarından, sindirilmiş yiyecek ile kan arasından çıkan bir maddeyi size sunuyoruz: İçimi lezzetli saf süt." 16 66


Göreceğimiz üzere, Kuran ayetleri insanı kendisi hakkında önemli ölçüde bilgilendirdi. Fakat bu öğretiler açıkça ve tam olarak ancak modern zamanlarda anlaşılabildi. Tabii ilimler ve fizyolojiye özel ilgi duyan bir tıp doktoru olarak ben, itiraf etmeliyim ki Kuran'ı okuduğum zaman pardon Kuran'ı orijinal metinden ilk okuduğumda beni en çok insan ile ilgili bilgiler etkiledi. Bunun nedeni; İlk çalışmam olan, İncil, Kuran ve Bilim kitabını bitirir bitirmez önemli bir fırsat yakaladım Fransız ulusal tıp akademisine, Kuran'da insan üremesi ile ilgili bir ders verecektim.


Erkek üreme sıvısının kompleks yapısını ve bu sıvının sonsuz derecede az bir kısmının, ki bu Kuran'da "nufte" kelimesi ile ifade edilmiş, döllenme için gerekli olduğunu bildiren çeşitli ayetlerden bahsedelim, bu ayrıca "özün özü" şeklinde tercüme edebileceğimiz Arapça "sulale" kelimesi ile ifade edilmiş. Bir çok ayette, "alaka" kelimesi ile yumurtanın kadın cinsel organında yerleşmesi mükemmel şekilde tarif edilmiş. Alak suresinde olduğu gibi.


"O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır." 96 2


Ben şu şekilde mana veriyorum "O, insanı yapışkan bir şeyden yaratmıştır." Burada kan pıhtısından bahsetmek bir hatadır. Bu mana ikincil bir mana ve oldukça bağlam dışı. Embriyonun ana rahminde gelişiminin temel aşamaları Muminun suresindeki şu ayette tam olarak ifade edilmiş.

"Sonra, o damlacığı, embriyo olarak biçimlendirdik, sonra embriyoyu dölüt olarak biçimlendirdik, sonra dölütü kemik olarak biçimlendirdik, sonra kemiğe et giydirdik ve sonra onu yeni bir yaratık haline soktuk. Biçim verenlerin en güzeli ALLAH çok yücedir." 23 14


Embriyonun ilk görünümüne çağrışım yapılmış. Daha sonra da kasların kemikleri kaplaması. Biliyoruz ki embriyon bazı parçalarının beli belirsiz orantısız olduğu bir aşamadan geçiyor. Hac suresi bu konudan bahsediyor:


"...biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan/döllenmiş bir karışımdan, sonra ne olduğu belirli belirsiz/orantısız bir çiğnemlik et parçasından yarattık..."


Secde suresinde duyu organlarının ve iç organların ortaya çıkışından bahsediliyor:

"Sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!" 32 9


Bütün bu ayetler asırlar sonra keşfedilen bilgilerle uyum içerisinde. Peygamber Muhammed zamanındaki bilgi seviyesini göz önüne alırsak, Kuran'daki bir çok bilimle ilgili ifadenin bir insanın eseri olması düşünülemez. Bu nedenle Kuran'ın vahiy olduğunu kabul etmek mükemmel şekilde mantıklıdır ve aynı zamanda bozulmadan kalacağına dair garantisine ve içinde bugün üzerinde çalışıldığında insan aklının açıklamakta zorlanacağı bir çok düşünce bulunmasına özel önem vermeliyiz. "



Moris Bukey Doğum tarihi: 19 Ocak 1920


1 Comment


Ozgur Cetiner
Ozgur Cetiner
Jul 14, 2024

Sunniler ve politeistler Dr. Mourice Bucauille'in Kuran/Incil/Bilim kitabini ballandira ballandira anlatirlar. Ancak bu monoteist hakkinda hic bahsetmedikleri - ki cikarlarina uymaz - ve asla bahsetmeyecekleri sey ise onun hadislere olan yaklasimidir. Rasyonal bir bilim adami ve monoteist olarak, elbet o da hadis denen insan sozunu dinin kaynagi olarak gormez. Asagidaki alintidir:


"Dr. Maurice Bucaille has brought out many books and articles on the subject of the veracity of the Qur'an. He has proved by scientific argument that the Qur'an is the Book of God. 

He does not, however, place the Hadith on the same plane as the Qur'an. Expressing his doubts regarding the authenticity of the hadith, he holds that some traditions are authentic, but that others are either dubious,…

Like

Abonelik Formu

© 19code tarafından kurulmuştur.

bottom of page