Bugün toplumda din ve iman konusunda ciddi bir kafa karışıklığı yaşanıyor. Özellikle son yıllarda ateizm gibi akımların hızla arttığını gözlemliyoruz. Gençlerimiz, araştıran, sorgulayan ve eski dogmalara mesafeli bir şekilde yaklaşan bir tutum sergiliyor. Buna karşın, dini temsil eden pek çok liderin tepkileri ve yaklaşım biçimleri, bu sorunun çözülmesi noktasında yeterli olmuyor. Bu yazıda, cami imamlarının ve din adamlarının bu konudaki tutumlarıyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Birçok kez, Kuran’ın tek başına yeterli bir rehber olduğuna dair görüşlerimi ifade ettiğimde, cami imamlarından bu görüşe sert tepki aldım. Hemen karşımdan gelen yanıt şu oluyordu: "Ehli Sünnete karşı gelmek, Kafirliktir. Bu dış güçlerin bir oyunudur, kanmayınız!" Bu tutum, dini öğretilerin dogmatik bir şekilde savunulmasından ve yeni bir yaklaşımın kabul edilmemesinden kaynaklanıyor gibi görünüyor. Oysa günümüzde, sadece Kuran’a dayalı bir dini anlayış, gençlerimiz ve toplumumuz için çok daha faydalı bir yol haritası sunabilir. Kuran’a dayalı araştırmalar, özellikle Caner Taslaman ve Edip Yüksel gibi isimlerin ortaya koyduğu derinlemesine çalışmalar, doğru bilgiyi ve sağlam temelleri sunan yaklaşımlardır.
Din adamları, bizlere Kuran’ın yeterli olduğunu ve Kuran dışındaki geleneksel yorumları sorgulamamamız gerektiğini öğretiyorlar. Ancak burada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Eğer sadece geleneksel metinlere dayalı bir din anlayışıyla hareket edersek, ateizmin artmasını engellememiz mümkün mü? Gençler, dinin sadece geçmişte var olan bazı geleneksel uygulamalarla yaşanamayacağını görüyorlar ve doğru bilgiye dayalı bir inanç geliştirmek istiyorlar.
Sadece geleneksel metinlerin ve yorumların sunduğu yaklaşımlar, bugünün dünyasında gençlerin zihinsel ihtiyaçlarına hitap etmiyor. Kuran, insanlara akıl ve mantıkla doğru yolu göstermek için gönderilmiş bir kitaptır. Kuran’ın bilimle, felsefeyle, akılla ve sağduyuyla örtüşen bir mesajı vardır. Ancak, bu mesajın doğru bir şekilde aktarılabilmesi için, geleneksel öğretilerden bağımsız, Kuran’ın kendisine dayalı bir anlayışa ihtiyaç vardır.
Caner Taslaman ve Edip Yüksel gibi isimler, ateizmi çürütmeye yönelik çalışmalarıyla büyük bir boşluğu dolduruyorlar. Onlar, sadece Kuran’a dayalı mantıklı argümanlar geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda çağdaş insanın zihinsel sorularına da cevap veriyorlar. Bilimin ve akıl yürütmenin dinle nasıl uyum içinde olabileceğini gösteriyorlar. Bu yaklaşım, gençlerimize sadece Kuran’ı doğru anlamayı değil, aynı zamanda bilimsel bir perspektiften dünyayı kavrayabilmeyi öğretiyor.
Bu noktada şunu açıkça belirtmek gerekir ki, din adamlarının pek çoğu, genellikle Kuran’ın evrensel mesajını insanlara doğru bir şekilde aktarmak yerine, geleneksel olanı savunmaya odaklanıyorlar. Bu yaklaşım, gençlerin Kuran’a karşı duyduğu güveni zedeler ve onları yanlış yollara yönlendirebilir. Bu sebeple, dine dair yaklaşımda daha yenilikçi, akılcı ve bilime dayalı bir anlayışın geliştirilmesi gerekmektedir.
Bunu yaparken, Kuran’ın evrensel mesajını çarpıtmadan, tüm insanlığa hitap eden adalet, merhamet, akıl ve bilim temelli bir perspektifi benimsemek, dinin doğru anlaşılmasını ve yaşanmasını sağlayacaktır. Din adamlarının, Kuran’a dayalı bir anlayışı savunarak, insanların doğru dini bilgiye ulaşmalarını teşvik etmeleri gerekir. Eğer bu yolu izlersek, hem ateizm gibi akımların önüne geçebiliriz hem de gençlerimize sağlam temeller sunarak onları doğru bir inanç yoluna yönlendirebiliriz.
Sonuç olarak, dinin doğru anlaşılabilmesi için Kuran’ın özünden beslenmek gerekir. İslam’ı yayma ve doğru bir şekilde anlama noktasında, geleneksel metinlerden değil, Kuran’ın kendisinden yola çıkarak daha sağlıklı bir toplum inşa edebiliriz. Din adamlarının da bu doğrultuda, gençleri bilimsel ve akılcı temellerle eğitmeleri, İslam’ı daha sağlam temeller üzerine inşa etmeleri gerekmektedir. Yalnızca Kuran’a dayalı bir dini anlayış, ateizme karşı en güçlü cevabı verebilir.